NISI MASA'nin organize ettigi Istanbul Express, hayatimin boyle abuk bir zamaninda, ilac gibi onume dusen, enteresan bir proje. 45 katilimci, 3 tren, 20'den fazla sehir ve Avrupa'da 3 hafta.

Tallinn'den baslayip, Istanbul'a uzanacak yolculugumdan, unutmamam gereken notlari buraya alayim dedim...

24 Eylül 2010

Tallinn --> Helsinki


Bir Tallinn sabahı...


24 Eylül 2010, günler birbirine karışmaya başladı bile. Tallinn'deki 3 günden sonra, deniz otobüslerine benzer, epey vahşi bir aletle Helsinki'ye geldik. Çok konforlu değildi yolculuk, hiç başıma gelmemişti ama midem bile bulandı! Neyseki, dışarı çıkıp hava alma fırsatımız vardı...

 Elveda Tallinn!! Bir daha görüşmeyiz herhalde ;)

Helsinki'yi 6 yıl öncesine göre çok daha canlı, enerjik, sıcak ve zenginleşmiş buldum. Belki de Estonya'nın buz gibi insanlarından sonra aradaki farktan böyle hissetmiş olabilirim ama Helsinki kesinlikle eskisinden daha güzeldi. Müthiş kiliseler, binalar, tatlı tren istasyonu güzel hatıralar oldu. Henüz görmediğim çok şehir var tabii ki Avrupa'da vee dünyada ama şimdilik yaşamak isteme aşamasında, Helsinki ilk 3'te!

Sadece 1 günümüz olmasına rağmen yoğun bir programımız vardı. Tren istasyonunda çekim yapmak için sadece 2 saat iznimiz vardı. Duş alıp dinlenemeden, koşarak işlere koyulduk. Eero isimli süper bir rehberimiz vardı neyseki, bizi arabasıyla getirip götürüverdi her yere. Tren istasyonunda park yerini kaptığımız bir kadının, Eero'yu yanına çağırıp, Finlandiya Gizli Servis kimliğini göstermesi günün en ilginç anıydı. Eero da böyle bir organizasyon olduğunu ilk defa duyuyordu!! :)

Türk Büyükelçiliği Tallinn'e göre çok daha iyiydi! Daha zengin, daha kültürlü ve büyükelçi de biraz daha ...lıydı! :) Meğer eşi de İsveç'te büyükelçiymiş, çok yakında kendisini de göreceğiz bakalım.

Şimdilik çekimler fena gitmiyor, kamerayı, nerelerde nasıl davranacağını öğreniyorum yavaş yavaş. ISO'dur, grendir, çok okumuştum tabii ki gitmeden ama, insan kendi gözüyle görmeden olmuyormuş :)

Bu arada, dün akşam çekim yaptığımız barda, Turku'dan bir amcayla tanıştık. İsveç azınlığın ve İsveççenin bir sorun olduğunu biliyordum, ama amcanın İsveç derken sesini alçaltması ve etrafına bakıp tedirgin olması epey ilginçti! Dünyanın en huzurlu kara parçasında da yaşasa, insanoğlu kendine bir dert buluyor.

Şu anda, yaklaşık 2 saat sürecek Helsinki - Turku trenindeyiz. Bugun biraz daha ağırdan alıp, dinlenip, bugüne kadar çektiklerimizi kontrol edeceğiz. Fırsat bulursam birkaç parça paylaşırım ben de...

Ve son olarak, buyrun ekip. Soldaki Bas, sesçimiz, sağdaki yönetmenimiz Greg.


Bu arada, iyiyim. Sağlığım maşallah. Bol bol bardak altlığı topluyorum! Az kaldı geliyorum :p

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder